Deyimler

Toplam 11,193 deyim bulundu. Alfabetik sıraya göre listeleniyor.

(aralarında) kan olmak

aralarında kan davası bulunmak.

26

(at) tırısa kalkmak

tırıs gitmeye başlamak: 'Atlar bazen dörtnala kalkıyor, bazen tırısa geçiyordu.' -R. Enis.

23

(ayakkabı) ayağını vurmak

ayakkabı ayağını yara etmek.

23

(bir davranışı birine) reva görmek

bir davranışı, bir olayı bir kimse için uygun görmek: 'İstanbul'da işgal kuvvetleri fertlerinin halka reva görmediği cefa ve zulüm kalmamıştır.' -Y. K. Karaosmanoğlu.

43

(bir durum birinin) sinirine dokunmak

hoşuna gitmemek, sinirlendirmek: 'Bu söz sarhoş olmayan zevcesinin fena hâlde sinirine dokunmuş.' -R. N. Güntekin.

32

(bir durum, düşüncenin) ışığı altında

'bir durum veya düşüncenin konuyu aydınlatmasından yararlanarak, onu göz önünde tutarak' anlamında kullanılan bir söz.

26

(bir durum) açığa çıkmak

1) belli olmak, anlaşılmak: 'Ama daha önemlisi komünle bizim aramızda bir anlayış farkı olduğu açığa çıktı.' -A. Ümit. 2) rıhtıma aborda veya kıçtankara olmuş bir gemi bulunduğu yerden kalkarak daha uzaktaki bir yere demirlemek üzere kıyıdan uzaklaşmak.

43

(bir durum) gün ışığına çıkmak

açıklığa kavuşmak, aydınlanmak: 'Bu mesele gün ışığına çıkmadıkça toplumun doğru dürüst bir düzen kurabileceğine inanmak zordur.' -B. R. Eyuboğlu.

24

(bir durumu) açığa çıkarmak

ortaya çıkarmak, gözler önüne sermek, anlaşılır duruma getirmek: 'Yolsuzluklarını açığa çıkarması bardağı taşıtan damla oldu.' -H. Topuz.

21

(bir durumu) açığa vurmak

belli etmek, ortaya çıkarmak: 'Mantıksal bir dille açığa vurduğu bu harika önerinin aksayan bir yanı vardı.' -N. Nadi.

28

(bir iş birinin) vaktini almak (yemek)

epey zaman harcanmasını gerektirmek.

26

(bir iş ki) değme keyfine

söz konusu işten çok hoşlanıldığını anlatmak için kullanılan bir söz.

25

(bir iş veya durum) tersine dönmek

beklenildiği, umulduğu gibi gerçekleşmemek, aksi olmak: 'Ya hesapları tersine dönüverirse o vakit başımıza gelecek belada ortağız kardeşim!.' -Y. K. Karaosmanoğlu.

135

(bir iş veya durum) tersine gitmek

1) istenildiği gibi gerçekleşmemek, iyi sonuç vermemek; 2) bir işten veya bir durumdan hoşlanmamak: 'Kızların keman çalması benim o zamanlar bir tersime giderdi.' -H. Taner.

112

(bir iş) aceleye gelmek

bir iş yapılırken zaman yetersizliğinden dolayı gereken önem verilememek.

25

(bir iş) akıl kârı olmamak

akıllı bir kişinin yapacağı iş olmamak: 'Bunu sormadım; akıl kârı olmadığından soramazdım, zaten.' -R. H. Karay.

34

(bir iş) çorba olmak (çorbaya dönmek)

karmakarışık duruma gelmek, içinden çıkılmaz bir durum almak.

27

(bir iş) elinde olmak

isteyince o işi yapabilmek.

31

(bir iş) felce uğramak

bir iş yarım kalmak, yürümez duruma gelmek, tam olarak durmak: Yağmur yüzünden trafik felce uğradı.

26

(bir iş) gâvur orucu gibi uzamak

bir iş gereğinden çok sürmek, sürüncemede kalmak.

22

(bir iş) kâğıt üzerinde (üstünde) kalmak

1) yapılması düşünülmüş olduğu hâlde yapılmamak; 2) kararı bağlandığı hâlde uygulanmamak.

26

(bir iş) medreseye düşmek

alay içinden çıkılmaz boş tartışmaların konusu olmak.

19

(bir iş) sallantıda kalmak

bir çözüme bağlanmamak.

34

(bir iş) sekteye uğramak

kesilmek, kesintiye uğramak.

33

(bir iş) sürüncemede kalmak

bir iş sonuçlanıncaya kadar boş yere gecikmek, uzamak, askıda kalmak, bir türlü sonuçlanamamak.

26

(bir iş) uykuda olmak

yürütülmemek, olduğu gibi durmak.

29

(bir işe) adı karışmak

kötü bir işle birinin ilgisi bulunduğu söylenilmek.

29

(bir işe) burnunu sokmak

gerekmeden her işe karışmak: 'Bir kere burnumu sokmuştum işin içine, sonuna kadar gitmekten başka çare yoktu.' -E. Bener.

28

(bir işe) dört elle sarılmak (yapışmak)

bir işe büyük bir özen ve önem vererek girişmek: 'Sen bize dört elle sarılırsan zarar etmezsin.' -R. N. Güntekin.

28

(bir işe) eli yatmak

eli alışmak: 'Daha çatal ve bıçağı tutmasına eli yatmamıştı, ikide bir düşürürdü.' -R. H. Karay.

34