Deyimler

Toplam 11,193 deyim bulundu. Alfabetik sıraya göre listeleniyor.

(bir işte) saç sakal ağartmak

o işte uzun zaman çalışmış, emek vermiş olmak.

16

(bir işte) tulum çıkmak

amacını eksiksiz elde etmek.

12

(bir işte) yer almak

1) bir işi hazırlayanlar arasında bulunmak; 2) ayrılan yerde durmak, bulunmak: 'Derginizde ne tür yazılar yer alıyor?' -A. Ümit.

16

(bir işten) boş çıkmamak

bir işten az da olsa bir kazançla çıkmak.

13

(bir işten) el yıkamak

ilgisini kesmek.

15

(bir işten) hariç olmak

o işin içinde olmamak.

19

(bir işten) yüz (yüzünün) akı ile çıkmak

bir işi kendi saygınlığını yitirmeden eksiksiz ve başarılı olarak yapıp bitirmek: 'Biz buraya geldi isek her hâlde yüzümüzün akı ile çıkacağımızdan şüphe etmeyesin!' -E. E. Talu.

23

(bir kadın bir erkekte) gözünü açmak

kadın ilk cinsel ilişkiyi o erkekle kurmuş olmak.

22

(bir kızı) leğen başından almak

hamarat diye seçerek almak.

17

(bir kimseye, bir şeye) ihtiyaç duymak

o kimse veya şey gerekli saymak.

23

(bir olayın) arası soğumak

aradan zaman geçerek önemini yitirmek.

14

(bir söz, birilerinin) ağzında çalkalanmak

üzerinde çok konuşulmak: 'Fakat bütün memleketin ağzında çalkalanan bu evlerin anha minha 5000 liradan fazlaya çıkmayacağı.' -S. F. Abasıyanık.

12

(bir şey başka bir şeyi) mumla aratmak

daha kötü olan yeni bir şey, bir durum, bir kimse, pek iyi olmayan eskisini aratmak.

21

(bir şey birine) alay gibi gelmek

inanılacak gibi olmamak.

18

(bir şey birine) haram olmak

bir şeyden gereği gibi yararlanamamak: 'Yanında oturup iki laf etmek haram oldu bize.' -M. İzgü.

13

(bir şey birinin) aklını başından almak

bir şey birini düşünemeyecek bir duruma getirmek, çok şaşırtmak: 'Beyim böyle latife olur mu? Aklımızı başımızdan aldınız diye isyan etti.' -R. N. Güntekin.

20

(bir şey birinin) aklını çalmak

ilgisini aşırı derecede çekmek.

14

(bir şey birinin) başının altından çıkmak

birinin hilesiyle yapılmak: 'Anlaşıldığına göre bu iş Saniye'nin İstanbullu anasının başının altından çıkmıştı.' -R. N. Güntekin.

43

(bir şey birinin) belini bükmek

çaresizlik içinde bırakmak: 'Şu kör olası işsizlik belimi fena hâlde büküyordu.' -H. Taner.

33

(bir şey birinin) boyunu aşmak

kişinin gücünün, yeteneğinin, yetkisinin üstünde olmak.

16

(bir şey birinin) gözünde olmamak

herhangi bir üzüntü veya zor durum dolayısıyla o şeye değer verecek durumda bulunmamak.

36

(bir şey birinin) gücüne gitmek

gönlü kırılmak, onuruna dokunmak: 'Bugünkü hâlimizle tabiatın sırlarını kavrayamayacağımızı düşünmek bizi sinirlendiriyor, gücümüze gidiyor.' -N. Ataç.

16

(bir şey birinin) tuhafına gitmek

o şeyi tuhaf bulmak: 'Ömründe bu kadar tuhafına giden söz işitmemiş olduğunu söylerdi.' -A. Ş. Hisar.

16

(bir şey birinin) zevkini okşamak

o şeyden hoşlanmak.

12

(bir şey birinin) zıddı olmak

bir şey birini tedirgin etmek, hoşuna gitmemek.

18

(bir şey birinin) zihnini kurcalamak (tırmalamak)

1) bir şey sık sık hatırlanıp insanı düşündürmek: 'Beni sevmiyor, yeniden zihnimi kurcalamak, sinirlerimi üzüntü içinde bırakmak istiyor.' -E. İ. Benice. 2) çözülmesi gerekli bir konu üzerinde durmak.

28

(bir şey birinin) zoruna gitmek

onuruna dokunmak, gücüne gitmek.

18

(bir şey için veya bir şeye) deli olmak

tkz. 1) çok sevmek: Deli oluyordu çocuklara, onlarsız edemiyordu. 2) çok sinirlenmek; 3) delirmek.

19

(bir şey için) birebir gelmek

etkisini hemen ve kesin olarak göstermek: 'Şeftali suyu ile yapılacak gargaranın sonradan olma kekemeliğe birebir geleceğini söyler.' -S. Birsel.

14