Deyimler

Toplam 11,193 deyim bulundu. Alfabetik sıraya göre listeleniyor.

(bir yerden) ayağını çekmek

sık sık gittiği bir yere artık uğramaz olmak, ilgiyi kesmek.

11

(bir yerden) ayağını kesmek

1) bir yere gitmez olmak, uğramamak; 2) başkasını bir yere artık uğramaz duruma getirmek.

16

(bir yerden) kendini dar atmak

güçlükle ve ivedi olarak bir yere sığınmak, kaçmak: 'Zavallı ihtiyarlar, sabah oldu mu bir yangından kaçar gibi kendilerini evden dar atıyorlar, gece yarısına kadar kahvede oturuyorlar, kavga ediyorlar, uyukluyorlardı.' -R. N. Güntekin.

11

(bir yerden) payandaları çözmek

argo ayrılmak, kaçmak, uzaklaşmak.

11

(bir yere) abayı sermek

1) istenilmediği hâlde teklifsizce yerleşmek; 2) uzun süre yerleşip kalmak.

13

(bir yere) adım (adımını) atmamak

gitmemek, uğramamak: 'Faik Bey artık konağa adımını atmıyor, artık ne Servet Bey'e hatta ne de Cemal'e görünüyordu.' -Y. K. Karaosmanoğlu.

10

(bir yere) ayağı alışmak

bir yere sürekli gitmek: 'Ayağı buraya alışmasın, sonra yabancı misafirler varken de gelir, beni rezil eder.' -P. Safa.

13

(bir yere) ayak atmamak

bir yere hiç gitmemek, uğramamak.

15

(bir yere) baş tutmak

elebaşı olmak.

14

(bir yere) başını sokmak

barınacak bir yer bulmak: 'Çok şükür başımızı bir yere soktuk, şimdilik tatlı söyleyelim tatlı yiyelim.' -Z. Selimoğlu.

11

(bir yere) kakılıp kalmak

beklemek zorunda kalmak, hiçbir yere gidememek: 'Dedeye -yeni şakirdiniz efendim- diyerek çekilip gidince kız odanın ortasında kakılıp kaldı.' -H. E. Adıvar.

12

(bir yere) kapağı atmak

sıkıntısız, rahat bir yere sığınmak, kaçıp kurtulmak: 'Garajlara en yakın bir otele kapağı atmış, hemen yatıp uyumuştu.' -E. Bener.

11

(bir yere) kendini atmak

vakit geçirmeden hemen gitmek.

13

(bir yere) para akmak

yatırım yapılmak: 'Yeteneksiz, hırslı mahalle politikacıları, kendi şehirlerine para aksın diye üniversite açma ticaretine girdiler.' -A. Boysan.

9

(bir yere) parmak basmak

1) imza yerine parmağını mürekkebe batırarak bir yere bastırmak: 'Ben bu dileğin altına bilmem kaç kuruşluk pul yapıştırtıp, binlerce yurttaşa parmak bastırtıp yirmi metre uzunluğunda bir dilek kâğıdı olarak size sunabilirdim.' -N. Hikmet. 2) mec. bir konu üzerine dikkati, ilgiyi çekmek: 'Bu arada benim öteden beri gözüme çarpan bir noktaya şimdi parmak basacağım.' -B. Felek.

10

(bir yere) temel kakmak

bulunduğu yerden kolay kolay ayrılacak gibi olmamak.

10

(bir yere) yolu düşmek

o yerden geçmesi gerekmek.

15

(bir yeri birine) zindan etmek

bir yeri yaşanmaz, huzursuz, rahatsız, zevk alınmaz bir duruma getirmek: 'Ah evladım, sorma, onu bir zalim herif aldı, zavallı tazeye dünyayı zindan etti.' -Ö. Seyfettin.

11

(bir yeri, bir şeyi) tozpembe görmek

aşırı iyimser olmak: 'Fakat aynı adamın bütün sıkıntılarına rağmen, kara ufukları tozpembe gördüğü ... anlar da vardır.' -Ş. Rado.

10

(bir yeri) adım adım gezmek

her yerini dolaşıp görmek.

13

(bir yeri) ahıra çevirmek

pis, bakımsız, dağınık, harap, gürültülü duruma getirmek.

13

(bir yeri) curcunaya çevirmek (döndürmek veya vermek)

ortalığı karışık, gürültülü duruma sokmak.

14

(bir yeri) gürültüye vermek

telaş ve karışıklığa yol açmak.

12

(bir yeri) ırgat pazarına döndürmek

karışık ve dağınık bir duruma getirmek.

15

(bir yeri) komşu kapısı yapmak

sık gidilen yer hâline getirmek.

13

(bir yeri) komşu kapısına çevirmek

yakın olmadığı ve sık sık uğranılması gerekmediği hâlde bir yere çok sık gitmek.

11

(bir yeri) örümcek sarmak

bir yer örümcek ağları ile dolmak.

11

(bir yeri) patırtıya vermek

gürültüye vermek.

11

(bir yeri) pislik götürmek

o yer, çok pis olmak.

11