Deyimler

Toplam 11,193 deyim bulundu. Alfabetik sıraya göre listeleniyor.

(birini veya bir şeyi) kurşun yağmuruna tutmak

çok sayıda ve sürekli kurşun atmak.

11

(birini veya bir şeyi) tepe tepe kullanmak

sağlamlığına güvenilen şeyleri yıpranacağını düşünmeden, esirgemeden, sakınmadan hoyratça kullanmak.

14

(birini, bir şeyi) adam etmek

1) eğitmek, yetiştirmek, topluma yararlı duruma getirmek; 2) bir yeri düzene sokmak; 3) işe yarar duruma getirmek.

14

(birini, bir şeyi) başıboş bırakmak

üstünde hiçbir baskı veya denetim bulundurmamak, kendi havasına bırakmak: 'Durgun sular, başıboş bıraktığım sandalı / Yalıların önünden geçirdi yavaş yavaş' -F. N. Çamlıbel.

16

(birini, bir şeyi) hor görmek

bir kimseye değersiz gözle bakmak: 'Çenelileri hor görmemeliyiz, gereğinde söze atılmak, konuşmak hatta epeyce konuşmak suspus oturmaktan yeğdir.' -N. Uygur.

11

(birini, bir şeyi) iki paralık etmek

değerini düşürmek: 'Talebeliğin şerefini iki paralık etmişti gene.' -R. Ilgaz.

12

(birini, bir şeyi) musallat etmek

birini, bir başkasının başına bela etmek.

14

(birini, bir şeyi) salık vermek

1) tavsiye etmek: 'Dün akşam, bana bu kahveyi salık verdikleri zaman bütün gece sevincimden gözüme uyku girmedi.' -Y. K. Karaosmanoğlu. 2) esk. haber vermek.

15

(birini, bir yeri) haraca bağlamak

bir kimseyi belli zamanlarda kendisine belli miktarda para vermeye zorlamak.

13

(birini) açığa çıkarmak

işinden çıkarmak.

10

(birini) açıkta bırakmak

1) iş ve görev vermemek; 2) yersiz yurtsuz bırakmak; 3) birkaç kişiye sağlanması gereken olanaktan bir kişiyi yararlandırmamak.

14

(birini) adam yerine (hesabına) koymak

adamdan saymak, varlığını kabul etmek: 'Anasını durmadan nefes aldırmadan azarlıyor, babasını adam yerine koymuyor, ağzını açarken susturuyordu.' -R. H. Karay. 'Adam hesabına koyup bir hatır sormaz, bir çift lakırtı etmezler.' -M. Ş. Esendal.

16

(birini) adamdan saymak

bir kimseye gereğinden fazla değer vermek, saygı duymak.

13

(birini) adres göstermek

birini hedef göstermek.

12

(birini) ağzına baktırmak

kendini zevkle dinletmek.

10

(birini) ahmak yerine koymak

bir kimseye aptalmış, anlamazmış gibi davranmak: 'Beni bir ahmak yerine koyarak bu yığını babamın rahat rahat uyuduğu bir yatak diye göstermesi...' -Y. K. Karaosmanoğlu.

16

(birini) altı okka etmek

birini kollarından ve bacaklarından tutup yukarı kaldırarak sallamak veya götürmek.

14

(birini) anasından doğduğuna pişman etmek

çok eziyet etmek, çok üzmek, bezdirmek.

8

(birini) araya koymak

bir işte sözü geçer bir kimsenin aracılığına başvurmak.

15

(birini) arayıp sormak

1) biri hakkında haber sormak; 2) birinin ziyaretine giderek ona karşı ilgi göstermek.

13

(birini) arkada bırakmak

birinden daha ileri gitmek.

9

(birini) avucunun içinde tutmak

ona istediğini yaptıracak güçte olmak.

16

(birini) ayakta tutmak

1) oturtmak gerekirken oturtmamak; 2) oyalamak.

14

(birini) bir pula satmak

bir kimseyi bir çıkar uğruna harcamak.

17

(birini) bozuk para gibi harcamak

değerini düşürecek biçimde bir kimseden yararlanmaya kalkışmak.

15

(birini) burnundan yakalamak

birini yönetimi altına almak, kaçamak bulamayacağı duruma getirmek: 'Muhasebe ile defter tutma işlerini de üzerine aldığından milleti burnundan yakalamıştı.' -T. Dursun K.

15

(birini) cebinden çıkarmak

ondan çok üstün olmak.

11

(birini) cepten aramak

bir kimseyi cep telefonundan aramak.

12

(birini) cin tutmak

bir inanışa göre cinlerin etkisiyle delirmek.

12