Deyimler

Toplam 11,193 deyim bulundu. Alfabetik sıraya göre listeleniyor.

(birine) kılçık atmak

bir kimsenin işini karıştırmak, bozmak.

9

(birine) kıyak yapmak

argo maddi ve manevi destek olmak, yardım etmek: 'O kadar uzatmayalım bu işi, sana bir kıyak yapalım.' -T. Yücel.

8

(birine) kol kanat olmak (germek)

yardım etmek, korumak, himaye etmek: 'Sade çocuğuna değil, eşine de kol kanat gerer, ona da analık eder.' -H. Taner.

17

(birine) kolaylık göstermek

yapabilme yolu, imkânı sağlamak: 'Bu arzumda bana en çok kolaylık gösteren Behiç'tir.' -P. Safa.

23

(birine) kollarını açmak

1) içtenlikle karşılamak veya kucaklamaya hazırlanmak, sevgisini ve dostluğunu göstermek: 'O gün ... bütün bir yıl dargın durduklarına kollarını açarlardı.' -H. Taner. 2) korumak, yardım etmek.

20

(birine) koltuk vermek

1) yüzüne karşı övmek, pohpohlamak; 2) mec. koltuklamak.

11

(birine) korku salmak

korkutmak: 'Devletin bu türden denetimlere kalkması, korku salma amacına yöneliktir.' -M. C. Anday.

9

(birine) korku vermek

korkutmak: 'Kadınlıktan, erkeklikten tiksiniyordu ve etteki sır ona korku veriyordu.' -Y. K. Karaosmanoğlu.

11

(birine) kredi açmak

1) birine peşin para istemeden belirli bir ölçüye kadar mal vermeyi kabul etmek; 2) ödünç para vermek.

14

(birine) kucak (kucağını) açmak

1) korumak: 'Paris'teki hemşehriler bana büyük bir sevgi ve emniyetle kucaklarını açmışlardı.' -R. N. Güntekin. 2) sığınacak yer vermek: 'Her çalışmak isteyene kucak açmışlardı.' -Y. K. Karaosmanoğlu.

12

(birine) kul köle olmak

tam bir doğruluk ve özveri ile bağlanarak bütün isteklerini yerine getirmeye hazır olmak.

17

(birine) külah giydirmek

hile ile, oyunla aldatmak.

12

(birine) madik atmak (etmek veya oynamak)

argo dolap çevirmek, hile yapmak.

22

(birine) malum olmak

içine doğmak: 'Ona da malum oldu haber / Koşup geldi odama' -B. Necatigil.

13

(birine) meydan dayağı çekmek

herkesin içinde veya çok dövmek.

10

(birine) meydanı dar etmek

birini çok sıkıntıya sokmak, her yönden sıkıştırmak.

10

(birine) mum tutturmak

aşırı disiplin altına almak.

9

(birine) müşkülat çıkarmak

yapmakta bulunduğu işi güçleştirecek durumlar yaratmak: 'Kaynanam olacak o kadın her türlü müşkülatı çıkarıyor.' -O. Aysu.

12

(birine) nazı geçmek

dilediğini kabul ettirecek kadar hatırı sayılmak.

16

(birine) ot yoldurmak

çok zor bir iş gördürmek, çok uğraştırmak.

24

(birine) oyun etmek

kurnazlıkla birini aldatmak: 'Kendisine oyun ettim diye, benden kuşkulandığı hâlde gene bana başvuruyor.' -O. C. Kaygılı.

18

(birine) öyle gelmek

sanmak, zannetmek: 'Bana öyle gelirdi ki çocuklar yalnız kışın büyürler.' -S. F. Abasıyanık.

8

(birine) perestiş etmek

sevmek: 'Küçük hanıma bütün ruhumla perestiş ediyorum.' -Ö. Seyfettin.

11

(birine) pervane olmak

birinin yanında onun hizmetine hazır olduğunu gerekli gereksiz göstermek.

13

(birine) rahat batmak

tkz. iyi bir durumdayken bu durumu olmayacak sebepler yüzünden bırakanlar için sitem yollu söylenen bir söz.

9

(birine) sempati duymak (beslemek)

birini sevimli, cana yakın bulmak: 'Şahsıma karşı gerçek bir sempati besliyordu.' -R. H. Karay.

12

(birine) sırtını dayamak (vermek)

1) bir yere dayanmak, yaslanmak: 'Kocaman duvara sırtını vererek üstüne zencefil ve tarçın serpilmiş salep içerlerdi.' -S. F. Abasıyanık. 2) güçlü birine, bir yere güvenmek.

16

(birine) silah çekmek

1) silahla vurmaya davranmak; 2) silahla vurmak.

13

(birine) söz düşmemek

1) başkalarının konuşmasından kendisine sıra gelmemek; 2) başkaları dururken kendisinin söz söylemesine gereklik bulunmamak: 'Bu toplantıda büyüklere söz düşmüyor.' -H. E. Adıvar. 3) birinin söz hakkı olmamak.

11