Deyimler

Toplam 11,193 deyim bulundu. Alfabetik sıraya göre listeleniyor.

(birinin) kulağını doldurmak

bir kimseye başkasından bilgi almadan önce konu üzerinde bilgi verirken kendi düşüncesini aşılamak.

34

(birinin) kulağının zarı patlamak

gürültü yüzünden rahatsız olmak.

12

(birinin) kuyruğuna basmak

birini incitip saldırıda bulunmasına yol açmak, tahrik etmek.

15

(birinin) kuyruğuna teneke bağlamak

1) biriyle aşırı derecede alay etmek; 2) birini, herkesin alay edeceği biçimde kovmak.

14

(birinin) kuyruğunu kıstırmak

birini güç bir duruma düşürmek.

8

(birinin) kuyusunu kazmak

birinin yıkımına çalışmak, kötü duruma düşmesini istemek: 'Yüzden ağır durup arkadan kabinenin kuyusunu kazacaksın!' -M. Ş. Esendal.

15

(birinin) künyesini okumak

ayıplarını yüzüne vurarak bir kimseye sövmek.

22

(birinin) leşini çıkarmak

çok dövmek, adamakıllı dövmek.

10

(birinin) leşini sermek

öldürmek: 'Evin içini allak bullak edip leşini gözünün önüne sereyim mi?' -S. M. Alus.

10

(birinin) lokmasını dökmek

bir ölünün anısına lokma tatlısı yapıp dağıtmak.

9

(birinin) lokmasını saymak

sofrada yemek yiyen kimsenin ne kadar yediğine dikkat etmek.

11

(birinin) mahkemede dayısı olmak

yüksek bir makamda koruyucusu, kayırıcısı bulunmak.

11

(birinin) mahremiyetine girmek

bir kimsenin özel hayatını öğrenecek kadar ona yakın olmak: 'Türkünün bir tarafında kapılar açılıyor ve siz durup dururken hiç tanımadığınız bir insanın mahremiyetine girmiş oluyorsunuz.' -B. R. Eyuboğlu.

8

(birinin) maskarası olmak

birinin eğlencesi olmak: 'Süslü kafeslere, hazır yemeğe tamah edip insanların maskarası olmanın âlemi var mı?' -H. Taner.

9

(birinin) maskarasını çıkarmak

birini rezil etmek, küçük düşürerek gülünç duruma sokmak.

9

(birinin) maşası olmak

sakıncalı bir işte biri tarafından araç olarak kullanılmak.

15

(birinin) muzipliğine uğramak

aldatılmak, şakaya hedef olmak: 'Gülmüşler ve kendisine, arkadaşının bir muzipliğine uğradığını söylemişler.' -F. R. Atay.

11

(birinin) nabzına girmek

elindeki imkânları kullanarak birinin hoşnutluğunu kazanmak, birini yola getirmek ve düşüncelerini benimsetmek.

10

(birinin) nabzına göre şerbet vermek

birinin hoşuna gidecek, gururunu okşayacak yolda davranmak: 'Başına gelmeyen bela kalmadı. Azıcık nabza göre şerbet versen başına bu dertler gelmezdi.' -A. Boysan.

12

(birinin) nazını çekmek

her istediğini yerine getirmek: 'Ben karım için çalışıyorum. Epeyce kazanıyorum. Onun nazını çekerek bütün çocuklarına katlanıyorum.' -M. Ş. Esendal.

19

(birinin) notunu vermek

bir kimse için kötü bir kanıya varmak.

9

(birinin) ocağına düşmek

birine koruması için sığınmak veya yardım etmesi için yalvarmak: 'Hanımefendi, gençliğin kadrini biliniz... Ocağınıza düştük.' -P. Safa.

37

(birinin) ocağına incir (darı) dikmek (ekmek)

birinin evini barkını dağıtmak: 'İhmal bütün ocaklara incir diker.' -Ö. Seyfettin.

13

(birinin) omzuna binmek

yük olmak, ağırlık vermek.

12

(birinin) onuruna ... vermek

birine saygı göstermek için yemek, toplantı vb. ağırlamada bulunmak.

16

(birinin) pabuçlarını çevirmek

dolaylı olarak kovmak.

9