Deyimler

Toplam 11,193 deyim bulundu. Alfabetik sıraya göre listeleniyor.

(birinin) parasını çekmek

para sızdırmak, birinden birtakım gerekçelerle para almak: 'Şunu yaparız, bunu yaparız diye Paşa'yı aldatmaktan ve parasını çekmekten başka bir şey yaptıkları yok.' -Y. K. Karaosmanoğlu.

8

(birinin) parasını yemek

çalışmadan bedavadan geçinmek, birinin sırtından geçinmek.

13

(birinin) parmağı ağzında kalmak

şaşakalmak, şaşmak, hayret etmek: 'Haftasına kalmadı, o sert şiş kayboldu, semirmeye başladım. Doktorların parmağı ağzında kaldı.' -P. Safa.

26

(birinin) parmağını aramak

ilgisini, bağlantısını aramak, kurulan düzeni araştırmak: 'Bu polemik kampanyasında bazı gizli teşekküllerin parmağını aramak gerektiği fikrinde idi.' -Y. K. Karaosmanoğlu.

11

(birinin) pasaportunu eline vermek

kovmak, işten atmak.

10

(birinin) pastırmasını çıkarmak

tkz. bir kimseyi iyice dövmek, hırpalamak.

6

(birinin) pestilini çıkarmak

1) çok yormak; 2) çok dövmek: 'Bu karıncaya dokunmayan çocuk o kocaman adamın oracıkta pestilini çıkaracaktı.' -S. F. Abasıyanık.

11

(birinin) peşinde dolaşmak (gezmek)

bir amaçla birisini izlemek: Tarlayı satın almak için peşinde dolaşıyor.

13

(birinin) peşinde gitmek

1) bir kimseyi izlemek; 2) düşünce ve görüşlerini benimsemek.

12

(birinin) pirinci (çok) su kaldırmamak (götürmemek)

alıngan, çabuk darılır olmak, şakadan anlamamak.

12

(birinin) postuna oturmak

bir başkasının makamına geçmek.

11

(birinin) pöstekisini sermek

döverek kımıldamayacak duruma getirmek, pestilini çıkarmak.

11

(birinin) sakalına gülmek

ciddi gibi görünen sözlerle alay etmek.

8

(birinin) sakalının altına girmek

yakınlık kurarak ona düşüncesini aşılamak.

13

(birinin) sesi çıkmamak (kesilmek)

bir şey söylemeyerek susmak.

12

(birinin) sesi soluğu çıkmamak (kesilmek)

sesi çıkmamak: 'Koskoca adam eriyiverdi sanki, sesi soluğu çıkmazdı.' -Y. Atılgan.

14

(birinin) sırtından (para) kazanmak

para kazanmak için birini kullanmak: 'Benim bu marifetimi bilmeyenlerle bahse girip sırtımdan para kazanan açıkgözler bile oldu.' -H. Taner.

19

(birinin) sırtından çıkarmak

o kimseye ödetmek.

11

(birinin) sırtından geçinmek

geçimini o kimseden sağlamak: 'Öteki karınca türlerinin yuvalarını yağma edip kendi boyunduruklarına alıyor, onların sırtından geçiniyorlarmış.' -T. Halman.

13

(birinin) sırtını sıvazlamak

birini desteklediğini göstermek.

11

(birinin) sırtını yere getirmek

1) güreşte hasmı sırtüstü yere yatırarak yenmek; 2) üstün gelmek.

11

(birinin) sinirleri altüst olmak

sinirleri bozulmak, sinirlenip ne yapacağını şaşırmak.

9

(birinin) sinirleri gerilmek

sinirlenmeye hazır bir durumda bulunmak.

12

(birinin) sinirlerini bozmak

kızdırmak, sinirlendirmek.

11

(birinin) sinirlerini germek

birini sinirlenmeye hazır bir duruma getirmek: 'Bu olay, on beş gündür sıcak yemek yemeyen askerlerin morallerini bozup sinirlerini iyice gerdi.' -İ. O. Anar.

14

(birinin) sözüne gelmek

sonunda birinin söylediğini kabul etmek.

11

(birinin) sözünü tutmak

öğüdüne uymak.

11

(birinin) suçundan geçmek

suçunu bağışlamak.

11

(birinin) sulbünden gelmek

bir kimsenin öz evladı olmak: 'Yarım asır evvel göç etmiş Çekoslovak Yahudisi bir babanın sulbünden geliyordu.' -H. Taner.

12

(birinin) şapkasını giymek (taşımak)

kendi kimliğinin veya düşüncelerinin dışında başka birinin kimliğini geçici olarak taşımak veya onun düşünceleriyle ortaya çıkmak.

17