Deyimler

Toplam 11,193 deyim bulundu. Alfabetik sıraya göre listeleniyor.

(birinin) yalancısı olmak

doğruluğu bilinmeyen bir bilgiyi başkasından duyup iletmek.

11

(birinin) yasını tutmak

kötü bir olay sonunda acı ve üzüntü duymak: 'Ben gittiğimde karısı hasta olduğu için kliniğe götürülmüş, hepsi onun yasını tutuyordu.' -F. R. Atay.

12

(birinin) yatağına girmek

kadın biriyle evlilik dışı ilişkide bulunmak.

12

(birinin) yuvasını yapmak

tkz. birine gereken ceza veya cevabı vermek, hakkından gelmek: 'Hiç canını sıkma, dedi, ben şimdi onun yuvasını yaparım!' -O. Kemal.

11

(birinin) yüreğine işlemek

yüreğe işlemek.

14

(birinin) yüreğine oturmak

çok üzmek: 'İşte, yine başındaki bu dert de gelip yüreğine oturmuştu.' -S. F. Abasıyanık.

10

(birinin) yüreğini tüketmek

bir şeyi anlayıncaya kadar anlatanı çok yormak.

11

(birinin) yüzü kâğıt gibi olmak

kanı çekilip benzi solmak: 'Babuş da uyanmış ve yatağın içine oturmuş. Korkudan onun da yüzü kâğıt gibi.' -P. Safa.

14

(birinin) yüzüne bağırmak

birine öfke ile saygısızca sözler söylemek.

10

(birinin) yüzüne karşı

bir kimsenin kendi önünde ve ondan çekinmeden: Yüzüne karşı da söylerim.

12

(birinin) yüzünü ağartmak

beğenilir iş yapmak, iş ve davranışlarıyla yakınlarının övünmesine sebep olmak: 'Bu zaferle Mustafa Kemal, ordumuzun yüzünü ağartmış, milletimizin yüzünü güldürmüştür.' -E. C. Güney.

10

(birinin) yüzünü gözünü açmak

bir çocuğa veya gence o zamana kadar bilmediği birtakım cinsel bilgiler vermek.

10

(birinin) yüzünü güldürmek

birini mutlu etmek, birine iyilik etmek: 'Bu zaferle Mustafa Kemal, ordumuzun yüzünü ağartmış, milletimizin yüzünü güldürmüştür.' -E. C. Güney.

16

(birinin) yüzünü kızartmak

bir kimsenin utanmasına sebep olmak, birini utanacak duruma düşürmek.

10

(birinin) zayiçesine bakmak

bir inanışa göre, yıldızlara bakarak birinin gelecekteki talihini anlamak.

9

(birinin) zebunu olmak

birini çok sevmek, ona aşırı düşkün olmak.

9

(birinin) zihnine girmek

düşüncesini değiştirmesine yol açmak: 'Nezihe ne yapıp yapmış, genç zabitin zihnine girmiş, bir hafta sonra, onunla nişanlanmış.' -R. N. Güntekin.

11

(birinin) zihnini çelmek

1) bir kimseyi yanıltmak, yanlış yola sürüklemek; 2) baştan çıkarmak.

14

(birinin) zimmetine geçirmek

bir hesabı birinin borcuna eklemek.

13

(biriyle, bir şeyle) baş başa kalmak

biriyle veya bir şeyle yalnız kalmak: 'Düşünceleriyle, iç sesiyle baş başa kalmayı tercih ederdi.' -A. Kulin.

11

(biriyle, bir şeyle) baş edebilmek

bir kimseyi yola getirmeye veya bir şeyi yapmaya gücü yetmek.

11

(biriyle) alıp verememek

anlaşamamak, çekememek, geçinememek: Onunla alıp veremediğiniz nedir, ne alıp veremiyorsunuz?

19

(biriyle) arası hoş (iyi) olmamak

o kimseyle aralarında gerginlik, geçimsizlik olmak.

11

(biriyle) aşık atmak

1) yarış etmek, yarışmak: 'Yonca, bu iki erkek çocuktan ayrı bir yaratık olduğunu, onlarla aşık atamayacağını bilir.' -O. Rifat. 2) boy ölçüşmek.

20

(biriyle) başa çıkmak

güçlükler çıkaran biriyle olan işini, kendi istediği yolda sonuçlandırabilmek: 'Onlarla başa çıkmak kolay değildi, çünkü her an bir çamur atabilirlerdi kızdıklarında.' -A. Kulin.

13

(biriyle) boy ölçüşmek

yarışmak: 'Hani yüksek dağlarla boy ölçüşen dalgalar? / Kartalı gökten alıp yola düşen dalgalar' -F. N. Çamlıbel.

12

(biriyle) düşüp kalkmak

1) erkek kadınla veya kadın erkekle yasa ve töre dışı yakın ilişki kurmak: 'Beni tanımadan önce de beni tanıdıktan sonra da başka erkeklerle düşüp kalktı.' -N. Cumalı. 2) biriyle çok yakın arkadaşlık etmek: 'Onu bu hâle sokan düşüp kalktığı arkadaşlarıdır.' -Y. K. Karaosmanoğlu.

11