Deyimler

Toplam 11,193 deyim bulundu. Alfabetik sıraya göre listeleniyor.

ağız dil vermemek

konuşmamak, susmak.

12

ağız etmek

yaranmak için kibar konuşmaya çalışmak: 'Kolonya dökmekten, şeker tutmaktan iyi gözükeceğim diye ağız etmekten yoruldu.' -L. Tekin.

13

ağız kalabalığına getirmek

1) birini gereksiz sözlerle şaşırtmak; 2) ilgisiz sözler söyleyerek asıl konudan uzaklaştırmak.

16

ağız kullanmak

duruma, ortama göre söz söylemek: Ben nasıl ağız kullanıyorsam sen de o yolda konuş.

8

ağız satmak

yüksekten atarak kendini övmek.

19

ağız tamburası çalmak

1) sözle avutmaya, oyalamaya çalışmak; 2) soğuktan dişleri birbirine çarpmak, çenesi titremek.

9

ağız yapmak

birini kandırmak, yanıltmak amacıyla duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek biçimde konuşmak: 'Kaçacağım, tövbeler olsun, bir fırsatını bulayım diye ağız yaptı.' -M. Ş. Esendal.

14

ağız yaymak

açık ve dürüst konuşmaktan kaçınmak.

12

ağızda dağılmak

genellikle hamur işi, iyi pişmiş ve lezzetli olmak.

13

ağızda sakız gibi çiğnemek

bir söz veya düşünceyi sık sık tekrarlayıp durmak.

10

ağızdan ağıza dolaşmak (geçmek)

bir söz herkes arasında söylenilmek: 'Gazeteye yansıyan haber ağızdan ağıza geçerken açıklığını hemen hemen tamamen kaybetmiştir.' -Halikarnas Balıkçısı.

13

ağlama duvarına dönmek

herkesin şikâyetini, derdini dinler duruma gelmek.

13

ağrısız başına kaşbastı bağlamak

'kendine gereksiz yere iş çıkarmak' anlamında kullanılan bir söz.

14

ağza (ağızlara) düşmek

dedikodu konusu olmak.

14

ağza alınmaz (alınmayacak)

söylenmesi ayıp, çirkin (söz, küfür): 'Bu ağza alınmaz söz üzerine karşıdakiler birden alevlendiler.' -O. C. Kaygılı.

15

ağza almamak

anmamak, sözünü etmemek: 'Tövbekâr olduktan sonra eskiden işlediğimiz günahlar ağza alınmaz.' -H. E. Adıvar.

9

ağza tat, boğaza feryat

'miktarı çok az olan yiyecek' anlamında kullanılan bir söz.

13

ağzı açık (bir karış açık) kalmak

çok şaşırmak, şaşakalmak: 'Başımı kaldırıp yukarı bakınca şaşkınlıktan ağzım açık kalıyor.' -A. Ümit.

15

ağzı açık ayran delisi (budalası)

1) yeni gördüğü her şeye şaşkınlıkla bakan; 2) saf, bön.

14

ağzı açık kalmak

şaşırmak: 'Dillere destan İstanbul nezaketini o evde gördüm, ağzım açık kaldı.' -A. Kutlu.

14

ağzı burnu yerinde

oldukça güzel, yakışıklı.

8

ağzı çiriş çanağına dönmek

ağzı kuruyup acılaşmak.

14

ağzı dili (ağzı) kurumak

1) susuz kalmak; 2) konuşamaz duruma gelmek: 'Ağzım dilim kurudu, kız yalvara yalvara' -Halk türküsü.

16

ağzı dili bağlanmak

herhangi bir sebeple konuşamaz olmak.

12

ağzı dili tutulmak

1) konuşamamak; 2) beklenmedik bir durum karşısında heyecanlanmak, hayranlık duymak: 'Kızları gördün, ağzın dilin tutuldu gayri.' -N. Cumalı.

15

ağzı dolu dolu konuşmak

heyecanlı söz söylemek: 'Birkaç kişiyle, garip bir lisanla ağzı dolu dolu konuşmaya başladı.' -S. F. Abasıyanık.

14

ağzı kilitlenmek

konuşamaz duruma gelmek: 'Fakat yalnız kaldıkları vakit ağzı kilitlendi ve tek gözü de Gülizar'ı görmez oldu.' -N. Hikmet.

12

ağzı köpürmek

çok öfkelenmek: 'Âdeta saldırdı üstüme ağzı köpürmüş, çirkin bayan.' -N. Hikmet.

10

ağzı kulaklarına varmak

çok sevinmek: 'Çocuklarıma beni misal gösterdiğini, ağzım kulaklarıma vararak öteden beriden işitiyordum.' -R. N. Güntekin.

23

ağzı laf (lakırtı) yapmak

1) kolay konuşma yeteneği olmak; 2) inandırıcı söz söyleme yeteneği olmak: 'Çok şükür, ağzı laf yapandan çok, eli işe yatkın aydınlara muhtaç olduğumuzu, anlar gibiyiz.' -A. İlhan.

9