Deyimler

Toplam 11,193 deyim bulundu. Alfabetik sıraya göre listeleniyor.

adı olmak

gereksiz, yersiz ünü olmak.

18

adı sanı olmak

bilinmek, tanınmak, ünlü olmak: 'Osman Efendi'nin adı sanı vardı.' -İ. H. Baltacıoğlu.

12

adı var

1) beklenilen, istenilen özelliklere sahip olmayan; 2) tercih edilecek özelliklere sahip.

11

adım (adımını) atmak

1) yürümek için ayağını öne doğru uzatıp basmak. 2) mec. bir işe ilk kez girişmek.

10

adımını attırmamak

1) rahat davranmasını engellemek amacıyla sürekli olarak denetim altında bulundurmak; 2) bir yere girmesine engel olmak.

8

adımını geri atmak

başladığı bir işten geri dönmek.

10

adımlarını açmak

yürürken hızlanmak.

10

adımlarını seyrekleştirmek

hızlı yürürken yavaşlamak.

10

adımlarını sıklaştırmak

daha küçük ve çabuk adımlar atarak hızlı yürümek, ivmek, acele etmek.

13

adını ...-ye çıkarmak

bir kişinin sahip olmadığı niteliklerle tanınmasına yol açmak: Adını deliye çıkardılar.

12

adını ağzına almamak

dargınlık, kırgınlık, kızgınlık vb. sebeple bir kimseden söz etmemek: 'Seniha'nın adını asla ağzıma almıyordum.' -R. N. Güntekin.

12

adını bağışlamak

hlk. kendi adını başka bir kimseye söylemek: Adınızı bağışlar mısınız?

13

adını çıkarmak

kişi hakkında kötü bir niyetle asılsız söylentiler yaymak: 'Kadın durmadan vır vır eder, yakınır diye adımızı çıkarmışlar.' -A. Erhat.

11

adını koymak

karşılığını veya fiyatını kararlaştırmak: Bu evi alabilmemiz için adını koyalım.

11

adres bırakmak (göstermek, vermek)

arandığında bulunabileceği, oturduğu yeri bildirmek: 'Kendisi, soracak olurlarsa Hayrettin Ağa'nın adresini vermesini söyledi.' -M. Yesari.

9

aferin almak

değerli görülüp beğenilmek.

12

affa uğramak

bağışlanmak.

11

affetmişsin

'hiç de öyle değil, yanılıyorsun' anlamında kullanılan bir söz: 'Yakın tarihe ait tefrikaların ezelî okuyucusu Başefendi, affetmişsin sen onu, dedi.' -H. Taner.

13

affını dilemek (istemek)

bir iş veya görevi yerine getiremeyeceğini nezaketle bildirmek.

9

affınıza sığınarak

'hoşgörünüze güvenerek' anlamında kullanılan bir nezaket sözü: 'Affınıza sığınarak malumatınızı da madamdan aldım.' -A. Ümit.

11

afi kesmek (satmak, yapmak)

birine karşı gösteriş yapmak: 'Yanındaki kıza afi yapmak için onun önüne, dilenciye sadaka verir gibi bahşiş fırlatan bir züppeyi, bıraksalar öldürecekti.' -H. Taner.

11

afiş yutmak

yalana dolana kanmak: Geç baba, geç, artık afiş yutmuyoruz.

16

afişte kalmak

tiy. oyun ilgi görerek günlerce oynanmak: Oyunun afişte kalması için başarıyla oynanması gerekir.

10

afiyet (afiyet şeker) olsun

'yarasın, ağız tadıyla yensin'' anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü.

11

afiyet bulmak

iyileşmek, sağlığını kazanmak.

16

afiyet üzere olmak

sağlıklı, rahat yaşıyor olmak.

10

aforoz etmek

1) kilise birliğinden çıkarmak: 'Aforoz edilmiş, kiliseden kovulmuş.' -N. F. Kısakürek. 2) mec. darılıp biriyle konuşmamak, ilgiyi kesip kendinden uzaklaştırmak, toplum dışılamak: 'Siz kendi milletiniz için bunun yarısını söyleyin, milletin çoğunluğu sizi hemen aforoz eder.' -H. Taner.

11

afura tafura gelmemek

1) çalım satmadan hoşlanmamak; 2) böyle bir davranışa karşı tepki göstermek.

12

afyon çekmek

keyif için afyon yutmak.

12

afyon yutmak

1) uyuşturucu olarak afyon kullanmak; 2) mec. gerçeği göremeyecek kadar kendinde olmamak.

11