Deyimler

Toplam 11,193 deyim bulundu. Alfabetik sıraya göre listeleniyor.

(birine) fena gözle bakmak

kötü niyetini anlatır biçimde bakmak.

20

(birine) fikir danışmak

bilgi edinmek için bir yetkiliden bilgi almak.

12

(birine) fit vermek (sokmak)

1) birini başkasına karşı kışkırtmak, arayı açmak; 2) kuşku uyandırmak: 'Muhtar, paraları alıp kaçmış olmasınlar diye zihnine bir fit sokmaya bakıyor.' -R. N. Güntekin.

13

(birine) fitil vermek

kızdırmak, azdırmak, kışkırtmak.

13

(birine) gariplik basmak

yalnızlık çökmek: 'Başka yerlerde bana bir gariplik basıyor.' -S. F. Abasıyanık.

13

(birine) gözdağı vermek

sonradan verilecek bir ceza ile korkutmak, yıldırmak, tehdit etmek, caydırmaya çalışmak: 'Sarhoş ağabeyi, parası pulu ile gözdağı vermeye kalktı onlara.' -N. Cumalı.

22

(birine) gözünün üstünde kaşın var dememek

birinin her davranışını hoş görmek.

15

(birine) gurur gelmek

hlk. kurumlanmak.

10

(birine) gün doğmak

isteklerini gerçekleştirmek için iyi bir duruma erişmek veya eline olağanüstü bir fırsat geçmek.

13

(birine) gün geçmek

güneş çarpmak.

11

(birine) haddini bildirmek

sert bir karşılıkla uslandırmak, yola getirmek, cezalandırmak: 'Pestil gibi yerlerde uzandığıma bakma, anam, ben şu huysuza haddini bildirirdim.' -N. Hikmet.

13

(birine) hak vermek

birinin düşüncesini, davasını, iddiasını doğru bulmak: 'Annem de ağzının içinde sessizce söylenmeye koyulduğunda ona da hak vermiyordum.' -A. Kutlu.

16

(birine) hayatı cehennem etmek

büyük üzüntü ve sıkıntı vermek: 'En yakınlarından başlayarak herkese hayatı cehennem ettiği de doğrudur.' -M. Mungan.

12

(birine) hor bakmak

değersiz saymak, değer vermemek.

12

(birine) içinden gülmek

sezdirmeden eğlenmek.

10

(birine) iltimas etmek (geçmek)

kayırmak, korumak: 'Sanırım ki öğretmenler bana iltimas geçiyorlardı.' -A. Erhat.

14

(birine) ip takmak

birinin kötülüğü için çalışmak.

13

(birine) iş düşmek

birinin iş yapması gerekmek: 'Hizmetçiden, aşçıdan, sana iş düşmeyecek bile.' -H. Taner.

11

(birine) iş etmek

aldatmak, birine beklemediği bir davranışta bulunarak onu zarara sokmak.

9

(birine) işi düşmek

birinin yardımına gereksinim duymak: 'Ara sıra işim düşerek kalem odasına girdikçe ona nazik ve kibar bir arkadaş muamelesi ediyordum.' -R. N. Güntekin.

14

(birine) kan kusturmak

çok eziyet çektirmek: 'Fakat sonra bana haftalarca kan kusturdunuz, dedim.' -R. N. Güntekin.

13

(birine) kanat açmak

birini korumak, himaye etmek.

11

(birine) kanı kaynamak

çabucak sevgi duymak: 'Sonra da kanları kaynamıştı bu genç, yakışıklı ve zeki çocuğa.' -Ç. Altan.

13

(birine) kara çalmak

birine iftira etmek, kara sürmek: 'Allah için güzel kapışıyoruz, birbirimize kara çalmakta üstümüze yok!' -H. Taner.

12

(birine) karşı durmak

direnmek, dayanmak: 'Bak, eğer yüklendiğimiz, karşı durduğumuz kimseler yöneticiler olsalar ılımlılıktan söz açmazdım.' -A. Ağaoğlu.

13

(birine) karşı gelmek

1) başkaldırmak: 'Acaba böyle bir meraka uymak perilere karşı gelmek midir?' -H. R. Gürpınar. 2) birini karşılamak.

12

(birine) kastı olmak

ona karşı kötülük etmek, zarar verme isteği beslemek: Bana kastı mı var?

10

(birine) kavuk sallamak

bir kimseye yaranmak için onun söz veya davranışlarını uygun bulmak, onaylamak: 'Boş bulundun, oğlum, hiç olmazsa bir iki saat kavuk sallayacaksın.' -M. Ş. Esendal.

11

(birine) kemik atmak

hkr. susturmak, oyalamak için birini küçük bir şeyle avutmak.

13

(birine) kıç attırmak

tkz. ondan üstün olmak.

11