Deyimler

Toplam 11,193 deyim bulundu. Alfabetik sıraya göre listeleniyor.

açığını kapamak (kapatmak)

1) eksiğinin veya küçük düşürücü durumunun anlaşılmamasını sağlamak; 2) eksiğini tamamlamak.

12

açık düşmek

1) herhangi bir sebeple bir filodan veya istenilen yerden uzakta kalmak; 2) sp. yağlı güreşte yenilgi sebebi olan sırtı veya yanı toprağa değmek.

14

açık kapamak

bütçenin gider fazlasını, para sağlayarak ortadan kaldırmak.

18

açık kapı bırakmak

gereğinde, bir konuya yeniden dönebilme imkânı bırakmak, kesip atmamak.

11

açık vermek

1) geliri, giderini karşılamamak; 2) gizlenmek istenen bir olayı, bir düşünceyi veya durumu elde olmayarak ortaya koymak, açıklamak.

15

açıklar livası olmak

alay işsiz ve kazançsız kalmak.

13

açıklığa kavuşturmak

bir konu veya sorunu aydınlatmak, kapalılıktan kurtarmak, anlaşılır duruma getirmek.

14

açıklık getirmek

bir konu veya sorunu anlaşılır duruma getirmek.

10

açıklık kazanmak

bir konu aydınlanmak, anlaşılır duruma gelmek.

11

açıkta kalmak (olmak)

1) iş ve görev bulamamak; 2) yersiz yurtsuz kalmak; 3) birkaç kişinin birlikte eriştiği bir iyilikten yararlanamamak.

10

açıktan almak

1) den. açıktan geçmek; 2) mec. bir tehlikenin uzağından geçmek.

10

açılıp saçılmak

1) kadın açık saçık giyinmeye başlamak; 2) kadın eskisine göre ölçüsüz davranışlarda bulunmaya başlamak.

10

açlığını öldürmek

açlık duygusunu yatıştırmak: 'Kaldırılmış harman yerlerinden buğday toplayıp açlığımızı öldürdük.' -O. Kemal.

10

açlık çekmek

yoksulluk içinde bulunmak.

11

açlıktan gözü (gözleri) dönmek (kararmak)

çok acıkmak: 'Bu akşam açlıktan gözü dönmüş bir hâlde bir evin mutfağına girmişti.' -S. F. Abasıyanık.

10

açlıktan nefesi kokmak

yoksulluk içinde bulunmak.

15

açlıktan ölmek

dayanılmaz derecede acıkmak, çok acıkmak.

9

açlıktan ölmeyecek kadar

çok az: Açlıktan ölmeyecek kadar yiyor.

12

açmaza düşmek

içinden çıkılması güç durumda kalmak.

16

açmaza getirmek (düşürmek)

düzen, hile yapmak, bir kimseyi oyuna getirmek, zor duruma sokmak.

12

açtırma ağzımı

'kötü bir söz söylememe fırsat verme' anlamında kullanılan bir söz.

12

ad almak

1) kendisine ad verilmek; 2) ün kazanmak.

13

ad çekmeye girmek

1) kuraya tabi olmak: 'Yüksek Seçim Kurulu Başkanı ve Başkan Vekili ad çekmeye girmezler.' -Anayasa. 2) sp. oyunun başlangıcında, alan seçimi, başlama atışı veya karşılama hakkı için öncelik sağlamak amacıyla kura çekmek.

9

ad koymak

adlandırmak.

11

ad takmak

1) adlandırmak: 'Çadırlarının başından ayrılmayan inatçı grevcilere öteki işçiler, çadır tutan diye ad taktı.' -L. Tekin. 2) alay etmek veya övmek amacıyla lakap takmak.

14

ad vermek

adlandırmak.

11

ad yapmak

bir alanda ün kazanmak, ün almak.

12

ada gibi

pek büyük (gemi).

14

adak adamak

bir dileğin gerçekleşmesi amacıyla kurban kesip yoksullara dağıtmak veya kutsal olduğuna inanılan bir güce niyette bulunmak: 'Sen bana niye söylemedin? Sadaka verirdik, adak adardık.' -M. Ş. Esendal.

12